29 Nisan 2013 Pazartesi

Göremeyen



Diktiği kılıfı giyiyordu her sabah yorulmadan, yastığa başını koyana kadardı süresi. O zaman gelirdi çıplak suretiyle yüzleşmenin tehlikesi. Kısa tutmak için uyuyakalırdı, gözlerini yumduğu gibi. Yine güzel bir gün geçirmiş olması yetmezdi. Kendinde gördüklerini ahenksiz renkleriyle, sildikçe çoğalan lekeleriyle sevebilmesi olası değildi. Baksa bile, kılıfından başka şeyi görmemeyi öğrenmişti. Belki de bu yüzden, ne kadar anlatırsan anlat sana da kördü gözleri. İstemediklerini görmemek, onu sadece bu uykuda ayık tutabilirdi. Ve bu uyku ölünce bitenlerdendi. Kılıfını kendi çizip diktiğinden, her ayrıntısını iyi bilirdi. Ya içinde gizledikleri? Dikkatli baktığında görünürdü izleri. Göremeyen yine yalnızca kendiydi. Hepsini görüp kabullenmek için cesur bir çocuk olmak gerekti. Çoğu, ne olduğunu değil ne olmak istediğini iyi bilirdi.

20 Nisan 2013 Cumartesi

Su



Derinliğini kestiremesemde suyun üzerinde uzanıyorum. Kafamda yine sevdiğim bir şarkı, son ses, bir şey hissedememekten korktuğumdan hep. Çünkü bazen öyle olur. Kalp uyuşur, akıl konuşur. Ve dinlemek istemediğin ne varsa, hepsini duyurur. Suyu berrak ve dingin diye seçerken, kafamı kıyıda bırakamayacağımı unuturum. Kaçmak da çözüm değil susmak da. Ya da görmezden gelmek, yok etmek değil aslında. Kandırmaya çalıştığın yine kendinsen, uzun sürer beyaz bayrağı çekmen. Teslim olduğun yalanları sevemezsin, üzerine giymeden.

18 Nisan 2013 Perşembe

Şimdi



O yollarda dolaşmış olman gerekiyordu, yeniden bulabilmek için manzaralı patikayı. Bulduğunda, dinlendiğin yer, çektiğin nefes, düşlediğin yüz aynı olmayacaktı. Sadece o tanıdık his vardı, kalbinin bir yerden ısırdığı. Heyecanlanmak için biraz geçti sanki, sevmek için çok erken olduğu gibi. Bir daha düşündüm de, aslında zaman anlamını yitireli mevsimler geçmişti, zamanı boşvermeli. Yarın zaten meçhul, dünse geçilmiş bir ders gibi, öğrenebildiğini öğretti ve bitti, kullanabildiğin kadar senindi. Ama "şimdi" öyle mi? Gözlerinin içine bakar her istediğini vermeye hazır gibi, becerebildiği kadar tabiki. Düne bakarken kaybolmak ya da yarını hayal ederken boğulmak, ona büyük bir ihanetti. Iskalarken şimdiyi, telaştı içimdeki. Bir şeyleri kaçırmamak için koşarken, kaçırırdık her şeyi.

11 Nisan 2013 Perşembe

Pencere



Herkes kendi penceresinden bakıyor dünyaya. Ama tek göz odalı bir ev miyiz ki tek penceremiz olsun. Oda oda açılmıyor muyuz içimize, yeter mi hepsine tek bir pencere? Kendini dinlerken bile bir tanesi yetmezken, oturmuş pervazın önünde gelip geçeni dinleyip, anlamaya çalışıyorsun. Ama anlayamıyorsun. Çünkü anlamak istemezse anlamaz insan. Ve inanmak istemezse her şey imkansız. Sınırları gözleri ya da kalbi çizer, sonra adım atmaya çalışsa da faydasız. Fark etmeden kanatları düşer, uçabilmek artık manasız. Tüm gökyüzü onunken bakmak için tek bir bulutu seçer. Ve inanır ki o hareket ettikçe bulut da onla gider.