30 Haziran 2013 Pazar

Daha Az Yalnız



Uykuya dalıp huzuru bulmadan soluyorum dünyanın havasını.
Nereden geliyor bu ağırlık?
Çekiyor burnuna ruhumun yaşamsal tozlarını.
Değiyor tek tek acılarınız, hücrelerime işliyor ve yakıyor.
Gözlerimi kapamak yok saymak gibi ya hani,
Ondan direniyor, düşünüyor, yoruluyor...
O martı bu saatte penceremde ne yapıyor?
Acı çığlığı hanginizin imdadına çağırıyor beni?
Değiştirebilmeyi öyle çok isterdim ki
Martıyı besleyip ruhlarınızı dinlendirmeyi.

Ne kadar aynıyız halbuki bu kadar fark arasında.
Ne kadar yorgunuz kapıların arkasında.
Eğlenirken dünyanın karşısında, renk renk örtüleri sarıp hangi yaraları gizliyoruz?
Birbirimize bakıp neyi bekliyoruz?
Diyorum ki, bu gece birinize diz olsam ya da omuz.
Bu gece deniz feneriniz olsam, korkmasanız dalgalardan,
Liman olsam, fırtınadan kaçıp sığındığınız.
Bu gece ruhunuza dokunsam ve kulağınıza fısıldasam,
Artık daha az yalnız olsanız.

24 Haziran 2013 Pazartesi

Tren



Burayı hiç sevemedim galiba.
O yüzden gözlerim hep gökyüzünde, sırtım toprakta.
Ait olamadım gökle yer arasına, nefes alamadım.
Ve kalamadım bindiğiniz trenin tek vagonunda, lokomotife uyamadım.
Daha ziyade sallanan mendildim ben veda edenlerin ellerinde,
Ya da belki gözyaşı biriken gözlerinde.
Ve damlaları sayamadım.

Kaybolmaya alışıktım rüzgarda düdük sesinden sonra,
Uçup düştüm çamura, aldım rengini koynuma,
Bembeyaz kalamadım.
Ve aktım biriktiğim gözlerden aşağıya,
Kurudum tam dudak kıvrımında,
Düşüp toprağa ulaşamadım.
"Madım"lar ruhu yorarken, koşmadan da duramadım.
Ama erken durdu zaman, geç geldi tren,
Ve düştü "yorgun" zamanla tren arasına, beklerken.
Kendimi bırakıp kaçamadım.

19 Haziran 2013 Çarşamba

Bulut




Küçükken okuduğum bir hikayedeki su damlası gibiyim bu sabah.
Hani günlerce sırasını beklemiş, boşa akmış sonra..
Sabır erdemdir de, bir yandan hayal ettirir insana.
Kırılmasın diye emek de verdirir ama daha da yüksekten düşürür aslında.
Belki de alındı da,
Düş düş diye diretince ayrıldı bin parçaya.
Bir emir fiiliyle aynı kökü paylaşmak doğasına tersti oysa.
Yine de düşlemesen olur muydun şimdi yürüdüğün yollarda,
Ya da seçim şansı tanıyabilir miydin kendine yol ayrımlarında.
Ki düşlemeden geldinse bu kavşağa, pek de yakın değilsindir şafağa.
Başkasının çizdiği yollarda ayaklarımın yere basmasındansa,
Uçarım düşlerimde, çizdiğim bulutlarda.

10 Haziran 2013 Pazartesi

Korsan



Kaybolmak istiyorum kendi çizdiğim denizlerin ufuk çizgisinde.
Gemisi de kaptanı da ben olduğum hikayeler anlatıyorum, yaz akşamları balkon masasında kendi kendime.
Soğuk bir duş alıyorum, sesler hala ellerimde, bir kapayıp bir açıyorum.
Bir var, bir yok, bir var, bir yok..
Sonra kulaklarımı tıkıyorum.
Yalnız benim gördüğüm limanlara gidiyorum gemimle.
Yanıma hiç erzak almıyorum, en kuytudaki kara parçalarını bulmak zorunda kalayım diye.
Şarkılar söylüyorum hiç susmayan şarkılar...
Ve uçabildiğim rüyalar görüyorum, saçlarımın uçları suya değerken uzandığım kumsalın üstünde.
Bakıyorum..
Pamuk tarlaları değil bunlar, bulutlar.
İçlerinde dans eden çocuklar.
Bu yağanlar yağmur değil, şekerden horozlar.
Koşup yakalayanlar da benden kopan umutlar.
Geçen yıllar, yürünen yollar ve önümde henüz bitmemiş bir yolculuk var.
Dalgalarla mücadele ederken öğrenirsin, savursa da bazen, rahatlatır rüzgarlar.
Ve ağlarsan durur tüm yağışlar, gözyaşları beni yıkar,
Ama temizleyemez, sadece yaralar.
Dizlerime yattı tüm karanlık rüyalar ve birlikte uyandı güvercinlerle akbabalar.
Artık yalnızca barış var.
Dinleniyor şimdi hücrelerimden oluşan ordular.
Gelmesin yanıma ne yeni bir nefes ne de eski bir bahar.
Burada bir tek beni serinletmeye yetecek kadar su var.