20 Ağustos 2017 Pazar

masal değil

otobüsteyim, otobüsün kalkmasını bekliyor, el sallıyor bana. bu onu son görüşüm gibi geliyor, yol boyunca ağlıyorum. son görüşüm oluyor, evet. onun, bu gidişi heyecanla beklediğini sonradan anlıyorum. yazdıklarını okuyorum, vicdanını rahatlatmak, vicdana sahip her canlının ihtiyacı. ama bunu yaparken bile bencil olmak? artık insanlara şaşırmamayı öğreniyorum. ben de yaptığım hatalarla kendimi şaşırtıyorum. yeniden seviyorum sonra korka korka, engel olmaya çalışarak kendime. bu kadar kırılgan olduğumu fark edemeden ama çok seviyorum. kaçmaya çalışırken bu hislerden dirsek çarpmış bir bardak gibi dağılıyorum. her parçam saçılıyor etrafa, kimisini de kesiyorum he. ama paramparça olan benim, görünmüyorum. "nasıl kesersin, nasıl?" diye bağıran sesler duyuyorum. başka ne yapacağımı bilemiyorum ki. her neyse,gerçekten cam değiliz ya kendi kendimi biraraya getirmeye çalışırken,benim gibi kırık kara bu kuşa anlatmaya çabalıyorum kendimi. masal değil bu ya, o da uçuyor kaçıyor günler aylarca ama sonunda aynı dala konuyor benimle. peki ne yapıyor biliyor musunuz? ne beni dinliyor, ne kendini. gözlerimin içine bakıyor ve koparıyor kanatlarımı küçük gagasıyla, nasıl yapıyorsa! yere çakılıyorum. neyse ki toprağa karışıyorum. filizleniyorum şimdi o toprakta. ya uzun ömürlü bir çiçek olacağım, ya da koca gövdeli bir ağaç, bilmiyorum. masal değil bu ya, mutlu sonla bitmeyecek biliyorum. ama bitişe kadar, tüm hikâyeden keyif almadan da gitmeyeceğim buradan.

21 Haziran 2017 Çarşamba

Son

beni yok edin. üstüme basın, çiğneyip tükürün. bir sandığa saklayın, çıkamayayım. kulaklarımı kesin, duymayayım. gözlerimi oyup en derin kuyulara atın. deşin karnımı alın kıpırtıları içinden. sökün kalbimi atmasın. kuşlara yem edin kalanlarımı. hissetmeyeyim, hislerimdeki notalardan bir şarkı yapın. dinletin herkese, sevmesinler kimseyi benim gibi. yolun saçlarımı, değmesinler ondan başka kimseye diye. dikin dudaklarımı birbirine öpemeyeyim kimseyi, anlatamayayım artık kendimi. kirlendik, kirlendik, kirlendik. çırpındıkça battık pisliğe. dünya bir bataklıktı, üstünden uçamadık. kırıldı kanatlarımız son kalkışta.
tüm nefesimi alın şimdi, bir gökyüzü yapın ona ve gözyaşlarımdan yağmurlar...  ıslatsın sakinleştirsin onu, yaşatsın. bir işe yarasınlar.

3 Mayıs 2017 Çarşamba

anlatılacak şeyler

İçimdeki düzenek yine bozuldu. Bu kadar kontrolü kaybetmemeli bir vücut ama benimki kaybediyor işte. Kendimi özel hissetmeye çalışmamın bir diğer sonucu bu belki de. Kahraman olamayınca mızmızlanan bir çocuk bedenim. Ve bu kontrolsüzlükten nefret ediyorum. Ve çaresizlikten...
Güzel bir şeyler adeta başını uzatmış aralıktan içeri girecekken vücudum yine beni yarı yolda bırakıyor, iyileşmeye çalışıyorum. Öyle kızgınım ki, öyle mutlu, öyle yalnız ve öyle kaygılı...

      - hayatımda hiç günlük yazıp saklamadım. şimdi düşünüyorum da keşke yazsaymışım. -


Yazdıklarıma bakıp kendime derdim ki: "Bu sefer kaybedişine hayran olmayacaksın, yok." Kazanmayı hak ediyoruz, birkaç cümleyle ikna oldum çünkü.

Bu sefer kazanalım be, şöööyle derin bir ohh çekelim. Arkamıza yaslanıp yıldızlara, ağaçlara veya boş ver yalnızca boş bir duvara bakalım, olsun. Elimi tut, birlikte bakalım. Neler görürüz o duvarda kim bilir... Sevişir gibi bir hisle birbirimize dokunmadan yan yana otururken ter yerine kaygılar akıp gitsin içimizden. "Neden?", "niçin?", "kim?". "nereden?", "nereye?"   VS. VS. VS.

Bütün soruların anlamsızlığını tadabiliriz birlikte. "Anlamsızlık tatmak", anlamı olmayan bir şeyin içinde anlamlı cevaplar aramaktan daha heyecanlı olabilir. 

Bir araya gelsek sanki tüm dünyaya öğretecek şeylerimiz olacak gibi hissetmemin anlamsızlığı peki? Egoya gel. Ama işte insanın zihni kendi dünyasından ibaret. Yine de sen benim dünyama kapıyı çalmadan, zile basmadan gel. BOŞ VER.

not 2

bazı fotoğraflar büyük yalanlar söyler. kim demişse "fotoğraf yalan söylemez" diye, bir daha baksın. bir tek şiirler yalan söylemez.

not1

Kimi insanın bir zaman var olmuş halini ve ondan sonraki yokluğunu seversin. o kişi hiç bir zaman gelmemelidir. Çünkü yanında var olmuş hali hiç bir zaman kendi gerçekliği değildir. öznel bir algılayışla rafa kaldırdığın bir anıdır o sadece. ve geri dönüşü tüm gerçekliği ile karşında durduğunda, artık o anılar da yok olur.
kendimizi kandırmayalım, bence.