22 Mayıs 2014 Perşembe

Seninle Ben

Bir rüzgar, sert, girdap olmuş gökyüzümüzde
Sen ve ben
Ortasında bir şeylerin, belli belirsiz.
Sen aşina, ben değil
Biz her şeyden habersiz.
Tek gözünle bakarsan; yumuşak, kolay, eksiksiz.
Diğeriyle bakarken; sert, zor ve geçimsiz.
Sevmişler seni, görmüşler,
Sevmişler beni, görmeden bile bile
Ve bilmeden sevmeyi.
Şimdi sen her şeyinle benim,
Ben her şeyden öte, herhangi bir yerde
Yalnızca seninleyim.
Tüm zorundalıkların arasından kafasını uzatmış bakıyorken hayat dediğin
Elin, yüzün, ruhun, tenin
Anlam bulduğum başka yer yok sevgilim.
Ve bir gün karanlık kapını çalarsa
Ben içerideyken
Ve dişin, tırnağın ruhumu yolarsa
-Ki zor, sevginle ördüğün zırh beni koruyorken-
Önümüzde sisli yollar varmış gibi duruyorsa
Sakın düşünme ki arkamı dönüp gideceğim.

15 Mayıs 2014 Perşembe

Kara (Soma)

Nasıl kara haber, gümüş tozlu dehlizden gelen
Nefessiz kaldık -biz de- beklerken
Dayan, biraz daha,
Toprağın üzerinde hep nefessiz kalmışsın ya
Ve duymamışlar sesini,
İnmişsin karanlığa
Aydınlatmak için evini, ekmeğini.
Dayan şimdi, biraz daha
Çık oradan, bak gözlerine
Sor kimin yüzü kara diye.
Senin nefesinin bedeli bir ayakkabı kutusunda,
Bir saat kayışında.
Diyecektir ki sana:
"Sevgili kardeşim, böyle dönüyor bu dünya."
Yelkovanın her adımında
Sessiz kalmış vicdanların madeninde kaldı insanlık
Ve değer etmedi.
Görmediler seni,
Görünmezdir onlara kömür karası, ucunda parıltısı yoksa.
Gün doğmadı buralarda kardeşim, her yer kara.
Dilerim kalbi körlerin susuz topraklarında aymıştır gün,
Hani bir sedyeden sakınarak sorduğun soruyla.