29 Ağustos 2013 Perşembe

Bil

Bir zamanlar bendeki her şey kolay gözükürken sana, pamuk döşeklerde uyuyan prenses değildim aslında. Karanlığa perde çeken ellerimden ışık saçıp gözlerine, seni karanlığa kör etmek istiyordum yalnızca. Meşalem umuttu, neşe değil. Mutluluk araçtı inancıma, sonuç değil.Kanatlarım varmış gibi uçmak istiyordum sonra, yalnız senin gökyüzünde parlamak ve yeryüzündeki siyahlığa inat her yeri beyaza boyamak...Ne ironik bir gölgenin bu savaşı vermesi ama, ne acıdır siluetinin bile görünmemesi, hem de tek gerçekken muhtemelen ufkunda. Ne vahim her ağzını açışının bir ok atışıyla bitmesi, hem de dilinden çıkıp tam on ikiden kalbimi yarışıyla. İnzivaya çekilmek her saldırıdan sonra ve bir hayvan gibi başlamak yaralarını yalamaya, şifa olabilmek için kendi ruhuna.Ve eski dost belki bir gün anlarsan tüm benliğinden sıyrılarak kelimelerimin saflığıyla, bil, en zoru da kalabalıkken yalnız olmaktı koynunda.

25 Ağustos 2013 Pazar

Gece

Kulakları sağır eden sessizlikler falan filan..
Kalbinin göğüs kafesini aştığı,
Alıp başını koşar gibi sanki, boş koridorlarda yankılandığı
Dakikalar,
Sabahların hesabını sorar; tik tak tik tak
Şişenin içindeki kırmızı, dudakları yaladı.
Gece işte alt tarafı, uyku tutmayanların alışkanlığı.
O tutmuyorsa sen tutup kulağından
Ban bir kaç acıya
Meze yap, gitmesin boşa
Bir sonraki akşam gecenin kapısını çalınca
Dönecek her şey başa.

16 Ağustos 2013 Cuma

Kanlı Küre

İşler pek yolunda gitmedi.
Belki de ben yolunda gitmedim, gidemedim.
İzninizle kafamın içine dönebilir miyim?
Görüntüler ve sesler birbirlerine eşlik etmedi, edemedi.

Saf uyumsuzluk.
Başımı döndürüyor bu kaos,
Midemi bulandırıyor içindeki organizmalar,
Özellikle iki ayaklı olanlar.

Tiksindiğin bir yere ev diyememek nereden baksan normal.
Her yerine kan bulaşmış bir kürede hapsolmuşken huzur bulabilir mi insanlar?
Çizildi sınırlar, örüldü duvarlar, katledildi duygular
Ve teker teker kalplerinin attığını unuttular.

Ruhlar açken, nelerle tatmin oldu vücutlar?
Bir çocuğun gözlerini görmüşken ve en az bir kere çocuk olmuşken
Nasıl tutuldu silahlar, doğrultuldu namlular?
Bu kadar çabuk mu unutuldu merhametli kucaklar?
Ya da hiç olmadıklarından mıdır verilen tüm zararlar?

Ah, ne kadar benzer olduğumuzu anlatsalar..
Dinlesek,
Biraz görsek, biraz duysak...
Anlasak...
Artık durdursak dönmese dünya
Bu kadar kan akacaksa.

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Yok

Her şeye alışıyor insan, bir kendine alışamıyor.
Yanlış kaynamış bir kemik gibi yerini yadırgıyor.
Yalnızca olması gerektiği gibi, duruyor.

Öylece duruyor...

Durmak istemiyor,
Ne yanlış anlamak, ne araya kaynamak
Belki biraz düşünmek,sevmek, yaşamak..
Hiç biri yoksa tek çare yok olmak

Tek çare yok olmak...

Biraz göğe, biraz toprağa karışmak
Damla damla yeryüzüne dokunmak
Anlam verip anlam bulmak
Köpürüp dalgalarla boğuşmak
Ve yeni güne yeniden doğmak

Yeniden doğmak...