28 Nisan 2018 Cumartesi

Malt

malt kokusuyla yoğrulmuş teninin kokusu burnumdan göğsüme doğru sızıyor ve güneş ciğerlerimden vücuduma doğuyordu o sabah. mutluluğa dokunabilen tek varlık saçlarımdı, dünyada bir ilk! kollarından koltuğa akarken bıraksam dans edeceklerdi tel tel, salonun ortasında. gözlerimi çekersem kaçıp gidecekti sanki tüm anılar. uyanmasın diye dua ederken gözlerimi kırpmadan izledim kirpiklerini. öyle bir sıcaklık ki insan ne korkabilir ne kaçabilirdi. yine de bu kadar güzel olan her şey hep ürkütücü olmuştu benim için. saçlarım mutluydu, ben korkmuştum. ellerim sımsıkı tutup avuçlarını, anlatmak istiyordu burada olmasının anlamını. nafile bir çaba, nafile bir sevgi bu dalga dalga gelip dayanan şakaklarıma. ama ne bileyim bu sefer belki görünür ruhum. kırılmaz sanılan koskocaman gülüşümü barındıran yüzüm, altındaki ciğerlerim ve kalbim, nasıl hassas bir camdan yapılmış olduklarını gösterirler belki bu sefer, belki yalnızca ona. kırılmaz sanılan beton bir plaka değilim, paramparçayım hatta ayaklarının altında. küllerim olmasa da yeniden doğarım ben, yeniden. yine öyle öperse ve tutarsa ellerimden, yanında dimdik dururum. kırılmam, bükülmem. belki birkaç nota olurum, ellerinden dökülen. yalnızca onda kaybolurum.

ya da ne bileyim korkup yalnızca bir şarkıya sokulup uyurum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder